Öğretmenler Günü Şiirleri

 

 

ÖĞRETMEN mARŞI

 

Alnımızda bilgilerden bir çelenk,

Nura doğru can atan Türk genciyiz.

Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk’e denk;

Korku bilmez soyumuz.

 

Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;

Yurdum, seni yüceltmeye andlar olsun.

 

Candan açtık cehle karşı bir savaş,

Ey bu yolda and içen genç arkadaş!

Öğren, öğret halka hakkı, gürle coş;

Durma durma koş.

 

Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;

Yurdum, seni yüceltmeye andlar olsun.

 

İsmail Hikmet Ertaylan

 

 

 

 

BEN DAĞ BAŞLARINDA

 

Ben dağ başlarında

Mutlu bir çiçek

Mutlu bir ışık

Mutlu bir insan.

 

Ben dağ başlarında

Avuç dolusu çiçekler

Gonca gonca açarken

Ben tükenmez kuvvet.

 

Ben dağ başlarında

Kör ışıkla uğraşan

Kaderine terkedilmiş

Unutulmuş bir insan.

 

Ben dağ başlarında

Demet demet çiçeklerin

Kalbinde yer etmiş

Bilgi dağarcığıyım.

 

Ben dağ başlarında

Küçük şirin bir köyün

Bir demet çiçeğinin

Mutlu öğretmeniyim.

 

Celil Işık

 (1967)

 

 

 

 

ATATÜRK AĞLIYORDU   

ÖĞRETMENİM

 

Atatürk ağlıyordu öğretmenim,

Okullar kapalı, sınıflar boştu.

Dolaştı gözleri tozlu sıralarda,

Kahroldum utancımdan,

Tutulmuştu ellerim, ayaklarım,

Sanki benliğim sarhoştu.

 

Atatürk ağlıyordu öğretmenim,

Düşmandı kardeş kardeşe.

Ölüm kol geziyordu sokaklarda,

Bölünmüştü halkımız, insanımız.

Gülmesini unutmuştu analar,

Kalmamıştı yüreklerinde neşe.

 

Atatürk ağlıyordu öğretmenim,

Gözleri dolu dolu.

“Hani o altın çağı yurdumuzun?

Hani devrimlerim, yapıtlarım?

Nerede izimde yürüyen gençlik?

Nerede çağdaş uygarlık yolu?”

 

Atatürk ağlıyordu öğretmenim,

İşsizdi halkımız, yoksuldu, açtı.

Onunla başlardı büyük imece.

Onunla kutsaldı alın terimiz.

Sarardı yaramızı, her derdimize,

Atatürk ilâçtı.

 

Atatürk ağlıyordu öğretmenim,

Bakıp yurdumuzun haline...

Çocuklar geçiyordu sokaktan,

Barış türküleri söyleyerek...

Parladı gözleri Mustafa Kemal’in,

Sildi gözyaşlarını, gülümsedi,

Umutluydu yine...

 

Atatürk ağlamazdı öğretmenim,

Çareler bulurdu halkın derdine.

Yetişti, geldi yine yücelerden,

Sığındık kanatlarının altına...

Haykırdı kürsüden, çınladı sınıf:

“Ne mutlu, ne mutlu Türk’üm diyene...”

 

Özbek İncebayraktar

 

 

 

 

Öğretmenİm

 

 A’dan başlar aydınlık,

 Bir taş koyar bütün yapılarda temele öğretmen.

 Soluğudur düşüncenin buğdaydan yalaza dek

 Yeryüzünde ne varsa ondan gelmelidir,

 Yüryüzüyle elele öğretmen.

  

 Göz gözdür o, uzakları görürüz

 Ağızdır o, türkü söyleriz haykırırız günlerden.

 Ulaşırız erdem üstüne, gelecekler üstüne biz hep

 Çizer büyük değirmisini

 Uç olur da pergele öğretmen.

  

 Hey hey, burası bir dağ köyü, kurda kuşa

 Bırakılmış göğün kıyısına bırakılmış

 83 toprak ev, 83 acı duman,

 Çoluğuyla, çocuğuyla 415 karanlık

 Kurtulacağız, el ayak kurtulacağız,

 Bir okul yapıla, bir gele öğretmen.

  

 Bir ışık, bir ışık daha,

 Gecelerin içindeki ejderlerle dövüşür

 Nice istemeseler de, nice önleseler de,

 Uyandırır toplumunu

 İyiye, doğruya, güzele öğretmen.

  

 Fazıl Hüsnü Dağlarca

 

 

 

 

Öğretmenİm

 

Karanlığı aşmak için

Çağımızı geçmek için

Aydınlatır yurdumuzu

Bir güneştir öğretmenim.

                                                                

Dünya yemyeşil bir bahçe

Biz çocuklar gül menekşe

Hayat verir hepimize

Bir güneştir öğretmenim.

                                                               

Türkiye’miz engin geniş

Cahilliği yenmek zor iş

Köye kente ışık olur

Bir güneştir öğretmenim.

                                                               

Anne gibi sever bizi

Baba gibi korur bizi

Sevgi, saygı, bilgi saçan

Bir güneştir öğretmenim.

 

Ali TUNÇKOL

 

 

 

 

Öğretmenİm

 

Seni candan severiz

Güzel öğretmenimiz

Yetiştirdin bizleri

Hiç yılmadan, yorulmadan

 

Seni candan severiz

Güzel öğretmenimiz

Başladın alfabelerden

Birçok şeyleri öğrettin

 

Okuma sevgisini sen öğrettin bizlere

Güzel öğretmenimiz

Sana candan hepimiz

Teşekkür ederiz.

 

Ayşe PEHLİVAN

 

 

Öğretmenİm

 

 Çocuklar yükselmek isteyen anıt,

 Harcını teriyle karar öğretmen.

 Seçmiş kendisine ne büyük sanat,

 Değerli yapıyı örer öğretmen.

  

 Bir hamur yoğurur iletir saca,

 Hakkıyla pişirir, öğretir hece.

 Binlerce yavruyu gündüz ve gece

 O kutsal bağrına sarar öğretmen.  

 

Fidanlar büyütür nazik eliyle,

Bilgiyi dağıtır tatlı diliyle.

Ağaran saçının her bir teliyle,

Mutlu bir zirveye erer öğretmen.

                                     

Onun yavrusuna bin demek azdır,

Kimisi erkektir kimisi kızdır.

Bu kadar çocuğa hep güler yüzdür,

Gülerken güleni arar öğretmen.

 

Nazile DEMİR

 

 

 

 

ATATÜRK’ÜN ÖĞRENCİLERE MEKTUBU  

 

Sabahleyin sınıfa girince

 “Günaydın çocuklar” diyorum,

 “Sağ ol” diyorsunuz.

İçim seviçle doluyor

Sesinizi duyunca

Bana bakıp; gülüyorsunuz.

                                

Hep bakışlarımız sizin üstünüzde,

Ben bütün Türklerin başöğretmeni.

Tanıyın iyiyi, doğruyu, güzeli.

Dedenizin, babanızın elinden tutup

Ona ben öğrettim A,B demeyi.

Senelerce onlarla omuz omuza

Hudut boylarında dövüştüm.

Attım düşmanı vatanımdan

Halkımın arasına karıştım.

İşte şimdi karşınızda

Her gün, her zaman başınızda

Sevgi dolu gözlerimle size bakıyorum

Türkiye’nin ırmakları nasıl akıyorsa

Ben de size öyle akıyorum.

                                                                                             

Yüksel ERKEKLİ

 


 

24 KASIM

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

 

Öğretmenim kutlu olsun gününüz

Üç yüz altmış beş gün gülsün yüzünüz

Dinlenir hep değerli sözünüz

Kutlu olsun öğretmenim gününüz.

 

Vardır sevgi ile ününüz

Kafamızda yazılı altın sözünüz

Hep sizi görsün gözümüz

Kutlu olsun öğretmenim gününüz.

 

Yetmez size bunca övgümüz

Sensin bizim değerli öncümüz

Hayatta bilgi dolu sözcümüz

Kutlu olsun öğretmenim gününüz.

 

N.  Sökmen

 

 

 

 

Öğretmenİm

 

Yorgun geldim bilir misin?

Öğretmenim değil misin?

Bize ders verir misin?

Öğretmenim sevimlisin!

 

İnce nazik giyimlisin.

Açık sözlü değil misin?

Her çocukla uyumlusun,

Öğretmenim sevimlisin!

 

Selamımı alır mısın?

Sen kendinden emin misin?

Bize sevgi verir misin?

Öğretmenim sevimlisin!

 

N.  Sökmen

 

 


 

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ

 

(BANA ÇİÇEK GETİRİN,

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİNİ BURAYA GETİRİN.
KÖY ÖĞRETMENİ ŞEFİK SIĞIN' IN SON SÖZLERİ)

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
bütün çiçekleri getirin buraya,
öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
bütün köy çocuklarını getirin buraya,
son bir ders vereceğim onlara,
son şarkımı söyleyeceğim,
getirin, getirin... Ve sonra öleceğim.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,
kaderleri bana benzeyen,
yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
bacımın suladığı fesleğenleri,
avluların pembe entarili hatmisini,
çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
aman ısparta güllerini de unutmayın
hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
ben bir bahçe suluyorum, gönlümden,
kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
ne güller fışkırır çilelerimden,
kandır, hayattır, emektir benim güllerim,
korkmadım, korkmuyorum ölümden,
siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
baharda polatlı kırlarında açan,
güz geldi mi kopdağına göçen,
yörükler yaylasında toroslar da eğleşen,
muş ovasından, ağrı eteğinden,
gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
eğin türkülerinin içine gömün beni.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
en güzellerini saydım çiçeklerin,
çocukları, öğrencilerimi istiyorum,
yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
o bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
ölmemek istiyorum, yaşamak diliyorum,
yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
okulun duvarı çöktü altında kaldım.
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
dünyanın bütün çiçeklerini getirin bura